8 Kasım 2016 Salı

HÜCRE ve DOKU KÜLTÜRÜ

HÜCRE KÜLTÜRÜ :

Hücre kültürühücrelerin kontrollü şartlar altında yetiştirilmesi sürecidir. Pratikte hücre kültürü terimi, çok hücreli ökaryotlardan özellikle hayvan hücrelerinden kaynaklanan hücrelerin kültürlenmesi için kullanılmaktadır. Hücre kültürleriyle yapılan çalışmalar günümüzde popüler araştırma konularında önemli bir kısmı oluşturmaktadır. Örneğin, kanser gibi çeşitli patolojik durumlarda belli bir maddenin etkilerini ya da bir hücre veya dokuda üretilen belli bir maddenin işlevlerini belirlemek amacıyla hücre kültürleri yapılabilmektedir. Hücre kültüründe belirli bir hücre hattından çoğaltılan hücrelerde çeşitli çalışmalar yapılarak canlı ortamında (in vivo) yapılamayan denemeler yapılabilir ve buradan yola çıkılarak sonuçlara ulaşılabilir.
Hücre kültürü uygun ortamlarda ve uygun sıcaklıklarda yapılmalıdır. Aksi halde bu kültür sonucu tam olarak istediğiniz gibi çıkmayabilir. Bu nedenle uygun bir laboratuvar tüm gereksinimlerinizi karşılayabilmektedir.

Hücre kültürünün amacı nedir ?


Hücre kültürünün en büyük amacı vücutta oluşan virüslerin detaylı olarak incelenmesi, bunun yanında virüslere uygun aşıların geliştirilmesi ve doku, gen tedavilerinin geliştirilmesinin kolaylaştırılmasıdır. Bu amaçla yapılan hücre kültürü tıbbi olarak oldukça önemli bir yere sahiptir.  Bu amacıyla tıp üzerinde verdiği avantajlarla oldukça kullanılan bir yöntemdir. Hayvanlarda kullanılan bu yöntem zamanla geliştirilerek insanlar üzerinde de kullanılacaktır. Böylece alt edilemeyen hastalıklar çok daha kolay bir şekilde yenilecektir.

Hücre Kültürünün dezavantajları : 

Hücre kültürü için oldukça donanımlı bir personel ve ortamın sağlanması gerekmektedir. Bu nedenle her hastanede ya da her laboratuvarda bu kültür denemeleri yapılamamaktadır.  Bunun yanında yapılacak olan kültür için yüksek miktarda hücreye ihtiyaç duyulabilmektedir. Bunun yanında bu durum hücre kültüründe dezavantaj oluşturmaktadır.

Hücre kültürünün iki çeşidi bulunmaktadır. Bunlardan ilki Yapışan Hücre Kültürüdür.Bu hücreler bulundukları yüzeye müthiş bir yapışma özelliği göstermektedir.  Bu hücreler yapıştıkları yüzeyde tek tabaka halinde büyümektedirler.  Bu hücreler mekanik kuvvet sayesinde yüzeyden koparılmaktadır.Diğer hücre kültürü çeşidi ise  Süspance hücre kültürüdür. Bu hücre kültürü yapışan hücre kültürünün yanı sıra herhangi bir yüzeye yapışmadan yaşamak zorundadırlar. Bu özelliği ile diğer hücre kültüründen ayrılmaktadırlar.

DOKU KÜLTÜRÜ :

 Çok küçük doku veya organ parçalarının uygun besinortamlarında steril şartlarda yetiştirilmesi.
Hücre ve doku kültürü sistemlerinin gelişmesi geçen yüzyılın sonlarında başlar. 1878 yılında Claude Bernard, canlı dokuların aktivitelerinin düzenlenmesinde iç çevrenin önemine de inerek, bu iç çevrenin dokularla etkileşmeye girdiğini ve aktivitelerini düzenlediğini ortaya koymuştur.
CLAUDE BERNARD
Önceleri bitki doku kültürü hayvan doku kültüründen tamamen ayrı olarak gelişmiş, son yıllarda her iki alanda karşılıklı bilgi alışverişi olmuştur. Doku kültürleri 1838-39’da Scheilden ve Schwalk’ın hücre çalışmasıyla başlamış, bunu 1898’de Haberland’ın aseptik kültürde bitki dokusunu geliştirmesi,1904’te Hanning’in Cruciferae (Turpgiller familyası)de embriyo kültür çalışmaları takip etmiştir. 1934’te White, domates köklerini, b vitamini sağlayan bira mayası ekstresi kullanarak sürekli olarak geliştirmeyi başarmıştır. İlk defa 1950 yılında Prof. F.C. Stewart, Dr.Georges Morel bitkilerin doku kültürleriyle yetiştirilebileceğini göstermişlerdir.

ÇOK HÜCRELİ CANLILARDA HÜCRESEL ORGANİZASYON

Bütün canlılar hücre veya hücre gruplarından meydana gelmiştir. Hücreler DNA, RNA, protein, karbonhidrat, yağ, mineraller (Ca,Mg,Fe, ve P) ve su gibi benzer kimyasal maddelerden oluşur.


Çok hücreli canlılarda çoğalan hücrelerfarklılaşarak:

- Dokuları,
- Organları,
- Sistemleri,
- Organizmayımeydana getirir.




HÜCRELER : Hücreler ile ilgili detaylı bilgi hücre konu anlatımında verilmiştir. Sayfanın sonunda bulunan ilgili konu anlatımları linklerinden ulaşabilirsiniz.

DOKULAR
Şekil ve yapı bakımından birbirine benzer olan ve aynı görevi yapan hücrelerin meydana getirdiği yapılara doku denir. Örneğin; kemik hücreleri kemik dokuyu, kas hücreleri kas dokuyu, kan hücreleri kan dokuyu, epitel hücreleri epitel dokuyu meydana getirir.

ORGANLAR
Aynı görevi yapmak üzere farklılaşmış hücre topluluğu olan dokular birleşerek organları oluşturur. Dokuları oluşturan hücrelerin yapı ve işlev yönünden birbirini tamamladığı gibi, organları oluşturan dokular da yapı ve işlev yönünden birbirini tamamlar.

ORGAN SİSTEMLERİ
Organlar bir araya gelerek organ sistemlerini oluşturur. Solunum sistemi, sindirim sistemi ve boşaltım sistemi organ sistemlerine örnek verilebilir.

ORGANİZMA
Organ sistemleri birleşerek organizmayı (canlıyı) meydana getirir. İnsanlar, hayvanlar, bitkiler birer organizma örneğidir.


Tek hücreli canlılarda hücre organelleri arasında, çok hücreli canlılarda ise hücreler arasında belirli bir organizasyon, bulunur. Çok hücreli canlılarda organizasyon düzeni;


BİTKİ ve HAYVAN HÜCRELERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI

Bitki ve hayvan hücreleri arasında benzerlikler olduğu gibi farklılıklar da bulunmaktadır. Bitki ve hayvan hücrelerinin biçimleri ve taşıdığı bazı organelleri farklıdır.
Aşağıdaki şemayı inceleyiniz.


BİTKİ HÜCRESİHAYVAN HÜCRESİ
1. Hücre duvarının varlığı nedeniyle köşeli bir görünüme sahiptir.1. Hücre genellikle yuvarlağa yakın şekildedir.
2. Hücre zarının dışında hücre duvarı (hücre çeperi) bulunur.2. Hücre duvarı yoktur.
3. Sentrozom yoktur.3. Sentrozom vardır.
4. Az sayıda ve büyük kofullar vardır.4. Çok sayıda ve küçük kofullar vardır.
5. Kloroplast vardır.5. Kloroplast yoktur.
BİTKİ HÜCRESİ

HÜCRE ORGANELLERİ

ORGANELOrganelhücre içerisinde bulunan kendi içinde özelleşmiş yapılardır.Sitoplazmada bulunan ve hücrenin solunumu, beslenmesi ve boşaltımı gibi yaşamsal olaylarının gerçekleştiği yapılara organel denir. Vücut için organ ne ise hücre için de organel olduğu düşüncesiyle organ sözcüğüne Fransızca küçültme eki olan -el eklenerek oluşturulmuştur.Özellikle karmaşık yapıdaki ökaryotik hücrelerde birçok organel çeşidi bulunur. Organeller mikroskobun bulunuşundan sonra gözlemlenmeye ve tanımlanmaya başlanmıştır. Bazı hücrebilimcilerin savlarına göre birçok büyük organelin endosimbiyotik bakterilerden köklendiği öne sürülür.



Hücre organelleri mitokondri, kloroplast, koful, lizozom, ribozom, sentrozom, endoplazmik retikulum, golgi aygıtı ve plastitlerdir. Hücre organelleri ve görevleri aşağıda detaylı olarak anlatılmıştır
.MİTOKONDRİ : Mitokondrinin hücredeki görevi, bulunduğu hücre için enerji üretmektir. Oksijeni kullanarak besinlerden enerji elde ederler. Sayıları hücre tipine göre değişir. Örneğin, enerji ihtiyacının fazla olduğu kas ve karaciğer hücrelerinde mitokondri sayısı diğer hücrelere göre daha fazladır. Bölünüp çoğalabilirler.

KLOROPLAST : Kloroplast bitkilerin yeşil kısımlarında bulunan, doğadaki tüm canlılar açısından çok önemli görevleri vardır. Kloroplastlar güneş enerjisi, karbon dioksit ve suyu kullanarak kendisinin ve tüm canlıların kullanacağı besin maddesi ve oksijeni üretirler. Bu olaya fotosentez denir. Kloroplastlar fotosentezle yeryüzünde yaşamın devamlılığını sağlar. Hayvan hücrelerinde bulunmaz.


KOFUL : Kofulun görevi hücre için fazla olan maddeleri depo etmektir. Daha çok bitki hücrelerinde ve bir hücreli canlılarda bulunur. Hayvan hücrelerinde zaman zaman oluşan ancak kısa sürede kaybolan küçük kofullar görülür. Hayvan hücrelerindekiler küçük, bitki hücrelerindekiler ise büyüktür.


LİZOZOM : Lizozomlar büyük tanecikleri, yaşlanmış organelleri taşıdıkları enzimlerle parçalarlar. Genellikle hayvansal hücrelerde bulunur.


RİBOZOM : Ribozomlar protein sentezi yapan organellerdir. Endoplazmik retikulumların üzerinde, çekirdek zarında veya sitoplazmada serbest olarak bulunurlar.



SENTROZOM : Sentrozomlar (Sentriyol) hücre bölünmesinde görev alan orgenellerdir. Hayvansal hücrelerde bulunur, bitki hücrelerinde bulunmazlar.



ENDOPLAZMİK RETİKULUM : Endoplazmik Retikulum hücre içini ağ gibi saran bir yoldur. Görevi madde iletimini gerçekleştirmektir. Ayrıca bazı maddeler depo edilir.

GOLGİ AYGITI : Golgi aygıtının görevi salgı üretilmesinde ve depo edilmesini sağlamaktır.

6 Kasım 2016 Pazar

HÜCRE ZARINDAN MADDE GEÇİŞLERİ / AKTİF TAŞIMA

Az yoğun ortamdan çok yoğun ortama madde geçi­şidir. Aktif taşıma sırasında taşıyıcılar, enzimler ve ATP iş görür. Taşınan her maddenin ayrı bir taşıyıcısı vardır. Aktif taşıma sadece canlı hücrelerde görülür. Nitellanın yaşadığı ortamdan K+ alması, ince bağır­saklarda besin maddelerinin seçilerek alınması, sinir hücrelerinde uyartının iletiminde aktif taşıma rol oynar. Aktif taşıma, pH, sıcaklık, zehir etkisi yapan kimyasal maddelerden etkilenir.
ENDOSİTOZ :Makromoleküllerin (Protein, yağ vb) enerji harcana­rak hücre içine alınmasıdır. Hücre zarından bir cep oluşturularak madde alındığı için endositoz sonucunda hücre zarında küçülme meydana gelir. İşlem sırasında çeşitli enzimler görev alır. Hayvan hücrelerinde görülür. Fagositoz ve pinositoz olmak üzere İki tipi vardır.  Fagositoz ve pinositoz olmak üzere İki tipi vardır. Fagositoz ile katı maddeler hücre içerisine alınır. Pinositoz ile ise sıvı maddeler hücre içerisine alınır. 

EKZOSİTOZ : 
Hücre içerisindeki artık maddelerin ve salgıların bo­şaltım kofulu ile hücre zarından dışarıya atılması ola­yına ekzositoz denir. Boşaltım kofulunun zarı hücre zarına katıldığı için hücre zarı yüzeyi artar. Bu olay sırasında enzimler görev alır ve enerji harcanır. 

HÜCRE ZARI VE HÜCRE ZARINDAN MADDE GEÇİŞLERİ/ PASİF TAŞIMA

Hücre zarı ya da hücre membranıhücrenin dış kısmında bulunan, molekülleri özelliklerine göre hücre içine alan veya dışarı bırakan seçici geçirgen katmandır. Hücre zarı dinamik ve esnek bir yapıya sahiptir.Overton (1902) hücre zarının ince bir lipit tabakasından yaptığını ileri sürmüştür. Gorter ve Grendel (1902), hücre zarının iki lipit molekülü kalınlığında bir tabaka (bilayer) olduğunu ileri sürmüşlerdir. Geçirgenlik, yüzey gerilimi elektrik ve kimyasal özelliklerini göz önünde bulundurarak, Danielli ve Davson 1935'de hücre zarının simetrik zar modelini teklif etmişlerdir.Moleküler yapıyla ilgili ikinci model, Robertson (1959) tarafından teklif edilen asimetrik zar modelidirDaha sonraları ortaya çıkan teori ise, Danielli-Davson'un modelidir. Danielli-Davson'a göre, lipit moleküllerinin polar, hidrofilik uçlarının koyu bölgeleri şekillendirdiği, polar olmayan, hidrofobik yağ asidi zincirlerinin açık renk bölgeleri şekillendirdiği düşünülmektedir. Bu modellerde hücre zarı, fosfolipit elementlerin kimyasal özelliğinden dolayı iki tabakalı görülür.

        1972 yılında Singer ve Nicolson tarafından hücre zarının tüm özelliklerin açıklayan bir model ileri sürülmüştür. Böylece, mozaik zar modeli ya da akışkan-mozaik zar modeli 1966 yılında Singer ve Lenard tarafından ortaya atılmasına rağmen, 1972'de yayınlanmıştır. Bu modelde fosfolipit tabakaları daha önceki modellerdekine benzer şekilde hidrofilik başları zarın yüzeyine doğru, hidrofobik kuyrukları ise, içe doğru sıralanır. Asıl farklılık proteinlerin dizilişinde görürlür. Bu modelde proteinler zarın hem iç, hem dış yüzeyinde mozaik şekilde dağılırlar ve devamlı bir tabaka meydana getirmezler. Hücre zarında bulunan zar proteinleri; bu modelde yağ tabakasının her iki yüzünde olan ekstrinsik proteinler, yağ tabakasının içine gömülmüş olanlar ise; intrinsik proteinler olarak kabul edilmiştir. Bir lipit denizinde yüzen, protein ve glikoproteinlerden yapılmış, almaç denilen özel bölgelerle dışarıya açılan bir model olarak mozaik zar modeli günümüzde de geçerliliğini korumaktadır.
SIVI MOZAİK ZAR MODELİ

HÜCRE ZARINDAN MADDE GEÇİŞLERİ

Hücrelerin hayati faaliyetlerini yerine getirebilmesi ve canlılıklarını sürdürebilmesi için madde alış verişi yapmaları gerekir. Bu alış veriş hücre zarı aracılığıyla gerçekleştirilir. Hücre zarı yeterince küçük molekülleri geçirebilirken büyük olanları geçiremez. Sonuçta bu maddelerin hücre içine alınmasında veya atılmasında çeşitli yollar vardır. Bu yollardan enerji harcanmayanlarına pasif taşıma, enerji harcananlarına ise aktif taşıma denir.İsim olarak aktif taşıma hücre zarından geçebilecek maddelerin enerji harcanarak geçirilmesi olayıdır. Daha büyük maddelerin taşınmasında aktif olarak enerji harcandığı halde bunları endositoz ve ekzositoz olarak adlandırırız. PASİF TAŞIMA

Canlı - cansız bütün hücrelerde görülebilir. Yani bir hücrede pasif taşıma olması canlılığının delili değildir. Pasif taşıma sırasında enerji harcanmaz. Maddeler fizik kuralları gereğince hareket ederler. Hareket yönü çok yoğun ortamdan, az yoğun ortama doğrudur. 

Difüzyon :Herhangi bir maddenin (katı, sıvı, gaz) çok yoğun olduğu ortamdan daha az yoğun olduğu ortama madde parçacık­larının gelişigüzel hareketi sonucu geçişidir. Difüzyon sırasında enerji harcanmaz. Moleküller kendi enerjileriyle rastgele hareket eder. Örneğin, kapağı açılan parfüm şişesinden kokunun etrafa ya­yılması gibi

Kolaylaştırılmış difüzyon : 
Zarda permeaz adı verilen enzimler ve taşıyıcı protein­ler kullanılarak glikozun, fruktozun vb. ATP harcanmadan yüksek konsantrasyondan düşük konsantrasyona geçişi­ne kolaylaştırılmış difüzyon denir. Kolaylaştırılmış difüzyon bir difüzyon çeşididir. Tek fark bazı yardımcı proteinlerin kullanılmasıdır. .
Diyaliz :
Yine bir difüzyon şeklidir. Bir ortamda fazla olan maddelerin az olan  tarafa geçirmek için araya yarı geçirgen zar konularak yapılır. Böbrek hastaları diyaliz makinesine bağlanarak diyaliz sistemine göre artık maddeleri vücutlarından atarlar.  

Ozmos (suyun difüzyonu ) : 
Difüzyonun su ile olan özel bir şeklidir. Ozmos ile su molekülleri yarı geçirgen zar vasıtası ile çok yoğun olduğu bölgeden az yoğun olduğu bölgeye hareket eder. İki ortam arasındaki yoğunluk farkı sıfırlanın suyun geçişi durur. Bu olayda ATP harcanmaz.  
Hipertonik ortam hücreden daha yoğun ortamdır. Hücreden daha az oranda su bulundurur. Hipotonik ortam ise hücreye göre daha az yoğun ve daha yüksek oranda su bulunduran ortamdır. Hücrenin yoğunluğu ile eşit bir yoğunluk değerine sahip ortama ise izotonik ortam denir. 
Plazmoliz :Hipertonik bir ortama konan bir bitki hücresinin dışa doğ­ru ozmosla vakuolündeki hücre özsuyundan bir miktar kaybederek protoplazma kütlesinin hücre çeperinden ayrılmasına plazmoliz denir. Uzun süre bu şekilde kalan hücrede sitoplâzma enzimleri görev yapamaz. Madde alışverişi durur ve hücre ölür. Plazmoliz durumundaki hüc­renin kofulları küçülür.
Deplazmoliz :Plazmoliz olmuş bir hücre saf su içerisine bırakılırsa, bir süre sonra dış ortamdaki su molekülleri koful içerisine gir­meye başlar ve hücre eski haline döner bu olaya deplazmoliz denir.
Turgor basıncı :Hücre içerisindeki su moleküllerinin hücre zarına yaptığı basınçtır. Hücreye giren su miktarı arttıkça hücrenin tur­gor basıncı da artar Hayvan hücreleri bu yüksek basınca dayanamaz, parçalanır. Bitki hücrelerinde selüloz hücre duvarı olduğundan turgor basıncından, hayvan hücreleri­ne göre daha az etkilenirler.
Ozmotik basınç :Belirli bir yoğunluğu olan her çözeltinin saf su ile ilişkiye geçtiğinde, ilişkiye geçtiği saf suyu emebilmesi bakımın­dan aktif bir değeri vardır. Bu değere o çözeltinin ozmotik değeri denir. Ozmozis olayları sırasında bizzat iş gören bu ozmotik de­ğere ozmotik basınç denir. Ozmotik basıncı artan hücre bulunduğu ortamdan su alma eğilimindedir.Ozmotik basınç turgor basıncı ile ters orantılıdır. Emme kuv­veti turgor basıncı ile ters orantılıdır. 

5 Kasım 2016 Cumartesi

ÖKARYOT HÜCRE

ÖKARYOTLAR,  (LatinceEukaryota), hücrelerinde bir çekirdek ve başka organeller içeren bir canlılar grubu olup bilimsel sınıflandırmada arkeler ve bakterilerle beraber tüm canlıları kapsayan üç ana gruptan biridir.
Ökaryotların genetik malzemeleri zarla çevrili çoğunlukla bir, nadiren birden çok çekirdek içinde yer alırlar.Çekirdeğin yanı sıra ökaryotların kloroplast veya mitokondri gibi zarla çevrili çeşitliorganelleri vardır. Bu tür hücre içi karmaşık yapılar da prokaryotlarda bulunmaz.Ökaryotlar genel olarak bitkihayvanmantar ve protista olarak dört gruba ayrılırlar :
PROTİSTALAR ise ; kendi aralarında 3 grupta incelenir :

Bunlardan PROTOZOALAR da kendi aralarında 4 grup altında incelenir : 1.Kamçılılar 2.Kök ayaklılar 3.Sporlular ve 4.Kirpikliler dir. PROTOZOALAR :

KAMÇILILAR :

  • Tatlı sularda yaşarlar.
  • Kontraktil kofulları vardır
  • Beslenme ve hareketlerini kamçılarıyla yaparlar.
  • Kloroplast taşırlar.(Hem ototrof hem hetotrof beslenirler.)
  • Işığı algılayan göz lekesi sayesinde ışıklı ortamlara doğru hareket ederler.
  • Üremeleri amitozla gerçekleşir.
  • Besinlerini hücre ağzıyla alırlar
ÖGLENA


KÖK AYAKLILAR :
  • Belirgin şekilleri yoktur.
  • Serbest ve parazit olanları vardır.
  • Beslenme ve hareketlerini pseudopod (yalancı ayak) denen sitoplazmik uzantılarla yaparlar.
  • Tatlı suda yaşayanlarda kontraktil koful bulunur. Kontraktil koful hücreye giren fazla suyu ve çözünmüş metabolik artıkları hücrenin dışına atar.
  • Bölünerek (Amitozla) çoğalırlar.
  • Beslenme bütün hücre yüzeyi ile gerçekleştirilir.
  • Madde alınımı ve dışa verilmesi difüzyon,osmoz ve Endositozla- Ekzositozla gerçekleştirilir.
    AMİP

SİLLİLER :

  • Tatlı sularda yaşarlar
  • Kontraktil kofulları vardır.
  • Beslenmelerini ve hareketlerini sillerle yaparlar.
  • Hücre zarı pelikula denen sert yapıdan oluşmuştur.
  • Pelikulada hareket organeli olarak siller ve korunma organelleri trikositler bulunur.
  • Pelikula hücreye şekil ve dayanıklılık verir.
  • Besinlerin alınımı hücre ağzı ile sindirim artıklarının atılımı ise hücre anüsüyle olur.
  • İki nucleus taşırlar
    PARAMESYUM

    SPORLULAR :

    • Parazit yaşarlar.
    • Üremeleri sporla olur.(Metagenez görülür:Eşeyli ve eşeysiz üremenin birbirini ardışık takip etmesidir.)
    • Hareket organelleri yoktur.(amoboid hareket ederler.)
    • Besinlerini hazır aldıklarından besin kofuluları bulunmaz.
    • Hayvansal organizmaların vücudunda yaşadıklarından kontraktil koful taşımazlar.
      ALGLER :
    • Tek hücreli,koloni oluşturanlar ve çok hücreli olan gruplar vardır
    • Çok hücrelilerde kök,gövde,yaprak gibi oluşumlar yoktur
    • Çoğunlukla fotosentetiktir
    • Kloroplast ve farklı pigmentler de taşırlar
    • Eşeysiz üremeleri bölünme ,tomurcuklanma ve vejetatif üreme ile gerçekleşir.Eşeyli üreme de görülür
    • Suda veya sulu ortamlarda yaşarlar
    • Su ekosistemlerinin temel üreticileridir
    • Kloroplastlar e.r ler üzerine yerleşmiştir
    • Deniz,göl,kaplıca ve buzul suları gibi çok farklı ortamlara uyumlu gruplar bulunur
    • Bazı grupların aşırı çoğalması suyun özelliğinin bozulmasına ve diğer canlıların ölmesine neden olur
    • Selüloz hücre çeperi bulundururla

      CIVIK MANTARLAR :
    • Cıvık mantarlar çürümekte olan yaprak ve odun üzerinde bulunur. 
    • •   Yalancı ayak şeklindeki uzantılarla hareket ederler.
      •   Belirgin şekilleri yoktur
      •   Çok çekirdeklidirler.
      •   Hücre duvarları yoktur.
      •   Islak ve nemli yerlerde yaşarlar.
      •   Koloni oluşturarak, geniş alana yayılırlar.
      •   Çoğu saprofit, bazıları parazittir.
      •   Sporlarla ürerler.



      CIVIK MANTARLAR